top of page

BIRAKMA SANATI


ree

Hiç çok çabalayıp uğraştığınız, defalarca denediğiniz bir iş veya olayın siz tam da umudunuzu kesmişken ve bırakmışken gerçekleştiğini gördünüz mü?


Carl Jung bu durum için şu sözleri söylemiş “ Hayat, her şey kontrol altında olduğunda başlamaz - kendinizden kaçmayı bırakıp nihayet kendi ruhunuzu yaşamaya karar verdiğinizde başlar. “

Bu yazının vadettiği budur. Ruhunuzun hayatla savaşmayı bıraktığı ve ilk kez onunla birlikte yaşamaya başladığı o dönüm noktasına kadar rehberlik etmek.


Küçük yaşlardan itibaren bize her zaman kovalamak öğretildi, acı çekmeden kazanamayacağına inanmak. Peki aslında sorun “ Her gün hedeflerle, rutinlerle, görevlerle ve performansla kalkmazsanız, o zaman hayatınız kontrolden çıkar.” Diyerek zihnimize kodlanan bu cümleler olabilir mi? Aslında gerçek kontrol eksikliği, her şeyi kontrol etmeye yönelik bu saplantılı çabaysa. Carl Jung, direndiğiniz şey devam eder derdi ve bu her şey için geçerlidir; aşk, para, sağlık, huzur peşinden koştuğunuzda, bağırdığınızda, sıkıştırdığınızda dünya kaçıyor gibi görünür ama kabul ettiğinizde, bıraktığınızda ve sadece kaldığınızda dünya size yaklaşır.

Bu bırakmak dediğimizi her şeyi fırlatıp atmak gibi değil, sizi her hareketinizde çeken görünmez zincirlerden kopmak gibi düşünebilirsiniz. Bırakma sanatı; hiçbir şeyin önemi yok tarzında bir nihilizim değil, daha çok; sadece varoluyorum diyeceğiniz özgürleştirici ve huzurlu bir his. Bir şeye ne kadar sıkı sarılırsanız o kadar kolay kayar elinizden. Bunu tıpkı avucunuzda ki kum gibi düşünmelisiniz. Her sonucu mikro yönetmeyi bıraktığınızda, her etkileşimi didik didik analiz etmeyi kestiğinizde, hayatınızın direksiyonuna ölümüne yapışmayı bıraktığınızda her şey yerine oturur. Bu bir paradoks, çok uğraşmak sihiri öldürür. Bu sadece sosyal durumlarda değil, her şey için geçerlidir. Hiç müzisyenlerin en iyi şarkılarını 10 dakika içerisinde yazdığını duydunuz mu ? Sanatçıların en iyi eserlerini hiç uğraşmamışken yaptığını? Sebebi yaratıcılık ve hayat çabayla değil, akışla gelişir.


Zihin iki modda çalışır; odak ve akış. Odak, işleri zorladığın andır. Çok düşündüğün, streslendiğin ve kontrolcü olduğun an. Akış, umursamayı yeterince (tamamen değil) bıraktığın andır. Sonucu takıntı halinde getirmediğin an.

Stresin, tıkanıklığın ve hayal kırıklıklarının çoğu hayat size karşı olduğu için değil, siz çok sıkı tuttuğunuz için oluyor.

Paraya ne kadar çok ihtiyaç duyarsanız, o kadar zor gelir ama kararlarınızı korkuyla değil güvenle aldığınızda fırsatlar belirmeye başlar. Aşkın ne kadar çok peşinden koşarsanız, o kadar çok kaçar ama mutluluğunuzu bir başkasına bağlamayı bıraktığınızda insanlar size çekilmeye başlar. Kişisel gelişimde böyle işler. Hiç kendinizi zorla mutlu etmeye çalıştınız mı Veya zorla rahatlamaya? Bu bir işe yaramaz ama mutluluğu bir hedef olmaktan çıkarıp sadece o anı yaşamaya başladığınızda bir anda gelir. Kilit nokta daha çok çabalamakta değil bırakabilmektedir. Var olmanın, elininizden gelenin en iyisini yapıp sonra hayatın sizi karşılamasına izin vermenin ne kadar özgürleştirici olduğunu anlarsınız. Anahtar cümle “zorlama yerine akış” .


Nasıl Uygulayabileceğiniz konusuna gelecek olursak;


1) Her şeyi, hayat memat meselesi yapma!

Şu an da kafanı meşgul eden çoğu konuyu veya insanları gelecekte hatırlamayacaksın bile. Kim önüne daha iyi fırsatlar çıkmış ya da çıkacakken geçmişte olmuş olan olumsuzlukları hatırlamak ister, hatırlar ki.


2) Doğru olanın seni bulacağına güven.

Elinden geleni yap, harekete geç ama sonucu sıkıca tutmaya çalışıp boğma. Bir şeyi istemek sorun değil ama onun belirli bir şekilde olması gerektiğine inanmak acının başladığı yerdir.


3) Bilinmeyene verdiğin tepkiyi yeniden programla.

Bilinmezi korkulacak bir şey olarak değil, boş bir tuval olarak gör. Gelecek henüz yazılmadı, şu an ki enerjine göre şekillenecek. Her detayı kontrol etmeyi bıraktığında hayatın önüne serdiği yeni ihtimallere yer açarsın.


4) İnsanları ikna etmeye çalışma.

İlişkiler, kariyer ya da kişisel gelişimde onay dilenmekten vazgeçtiğin an kontrolü kazanırsın.


5) Kontrol edebileceğin şeylere odaklan.

Verdiğin tepkiler, enerjin, günlük seçimlerin senin alanın. Sonuçlara takılmak yerine bu alanı yönetmeye odaklandığında sarsılmaz olursun.



Her şeyin istediğin gibi olması gerekmediğinde, çoğu şeyin aslında nasılda yolunda gittiğini farketmeye başlarsın. Umutsuzluğu bıraktığında gerçek ihtimallerin kapısı açılır. Beklentilere sıkıca tutunmayı bıraktığında, hayat seni beklemediğin şekillerde ödüllendirir.


“ Ne kadar çok kovalarsan, o kadar kaçar. Ne kadar çok bırakırsan, o kadar seni bulur.”


Elinden geleni yap, sonucu evrene bırak. Sonucu kontrol etmeye çalışmayı kestiğinde her şey istediğinden daha da güzel olacak. Akışta kal, inan.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page